Merhaba kıymetli okurlar;
Acısıyla tatlısıyla geçirmiş olduğumuz 2023 yılının son sayısına ulaşmış bulunuyoruz. dünyada her ne yaşanırsa yaşansın, geleceğe umutla bakan ve “umut taşıyan” bir sektörün temsilcileriyiz.
Arthur Ashe, dünyanın en önemli tenis oyuncularından biri. 1983 yılında bir kalp ameliyatı geçirir. Doktorlar ona kan verirler ancak o yıllarda yaygın olan AIDS mikrobu taşıyordur o aldığı kan. Ve Arthur Ashe kalp hastalığı tedavisi devam ederken AIDS gibi ağır bir hastalığın pençesine düşmüştür. Arthur’un hastalığı ilerler. Ölüm döşeğindedir. Onu çok seven hayranlarından biri sorar:
“Tanrı neden böyle kötü bir hastalık için seni seçti?”
Arthur cevap verir:
“Belki dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamış olabilir. Bunlardan 5 milyonu tenis oynamayı öğrenmiştir. 500 bini de profesyonel olarak bu sporu yapmıştır. 50 bini üst klasmana çıkmıştır. Bunların arasından 5 bini Grand Slam oyuncusu oldu ve sadece 50’si Wimbledon’a katılanlar arasına adını yazdırabildi. 4’ü yarı finale çıktı. 2’si final oynadı. Ve ben kupayı kaldırdığımda Tanrı’ya sorma gereği duymadım, ‘Neden ben’ diye!”
Kıssadan hisse. Arthur’un verdiği cevap birçok şeyi özetlemiş. Büyük başarılar kazanan insanlar o noktalara öyle kolay gelinemeyeceğini, çok fazla etkenin bir araya gelmesi sonucu bunların gerçekleşebileceğini, dahası insanın üzerine düşen her şeyi yapsa dahi başka bir etken tarafından da onaylanması gerektiğini ortaya koymakta.
Malumunuz olduğu üzere gerek İstif Material Handling Dergisi’nin gereksinimleri, gerek Mobius Fuar ve Mobius Reklam Ajansı’mızın faaliyetleri çerçevesinde sürekli firma ziyaretleri yapıyoruz. Sektörün hemen her düzeyinden firmalarla iletişim ve diyalog kuruyoruz. Maalesef bir tespitimi mazur görünüz. Görüştüğümüz firmanın ekonomik durumu, piyasaya ürün sürme kabiliyeti, hizmet verme enerjisi ne kadar yüksekse o kadar çok şikayet dinliyorsunuz piyasalara dair.
Ben de bu durumdan şikayetçiyim. Yanlış anlaşılmasın. Elbette aksayan konular konuşulmalı, tartışılmalı ki doğru bulunsun. Ancak şikayet başka şey. Hele almış yürümüş başarılı firmaların işleri gayet yolunda ilerlerken hemen her şeyden şikayet etmelerini bir çok açıdan gerekli ve doğru bulmadığımı acizane ifade etmek isterim.
Dünyada şikayet ettikçe sorun ve problemler çözülebilir mi? Mümkün değil. Akl-ı selim ile konuşulur, paylaşılırsa çözümü konusunda girişimde bulunmuş oluruz ve en azından sektörel bazda çözümün parçası olmuş oluruz. Zira sektörümüz, birçok sektöre nazaran gayet güzel bir şekilde yolunda emin adımlarla ilerlemektedir.
Türkiye istif sektörü diğer ülkelere nazaran en dinamik, en hareketli sektörlerden biri olmasına rağmen halen edilgen halini kuruyor, diyebiliriz maalesef.
Neden edilgen? Çünkü dünya devi markaların ülkeye girmesiyle 1950’li yıllardan itibaren başlayan sektör bugün Çin menşeili üreticilerin hakimiyeti altında. Büyük markalar yapmış oldukları teknolojik yatırımlar sayesinde hâlâ aktif oyuncular konumunda elbette ama Çinli firmaların da sayısını her geçen gün arttırdığını görmek gerek.
Bu durumda yerli firmalar ne durumda?
Yerli üreticilerimiz arasında çok başarılı markalar gelişerek serpiliyor. Belli ki birkaç yıl içinde yerli üreticilerimizin geliştirdiği istif ve forklift gurubu makine, makine parçaları ve aksamları noktasında çok başarılı hikayeler duyacağız.
Bir yanda yetmiş yıldır sektörü domine eden global istif ve forklift markaları, diğer yandan sayıları her geçen gün artan Çin ve Uzak Doğu menşeili markalar ve yerli üreticilerimizle Türkiye istif sektörü her geçen gün gelişmekte ve büyümektedir.
Türkiye istif sektörü de bu büyüme ivmesini uzun yıllar sürdürecektir. Ta ki robot teknolojileri tüm sektörlerde hakim rol üstlenene kadar.
Birçok alanda olduğu gibi Türkiye istif sektörü de edilgen değil, kendi sözünü söyleyip kendi icraatını yaparak etken bir rol üstlenme yolunda ilerlemektedir. Yeni ve güzel projelerde buluşma temennisiyle!
Yorumlar kapalı.