İstanbul, tarihi ve doğal güzellikleriyle herkesi kendine hayran bırakan bir şehir. Bir fuar ziyaretine gittiğinizde, fuardan arta kalan zamanlarda en keyifli vakit geçirebileceğiniz şehirlerden olan İstanbul hakkında bazı öneriler hazırladık.
Adalar
İstanbul’un Adalar ilçesi, Prens Adaları ya da Kızıl Adalar olarak bilinen büyüklü küçüklü 9 ada (Büyükada, Heybeliada, Kınalıada, Burgazada, Sedef Adası, Yassıada, Sivriada, Kaşık Adası, Tavşan Adası) ve Vordonos Adası’nın oluşturduğu ada takımına sahip. Bu ada takımının sadece dört tanesinde sürekli yerleşim ve gezi imkânı var: Büyükada, Heybeliada, Kınalıada, Burgazada. Adalar’a Şehir Hatları vapuru ile her gün ulaşmak mümkün.
Kapalıçarşı
Yabancı turistlerin Grand Bazaar şeklinde tanıdığı Kapalı Çarşı, dünyanın en büyük çarşısı olarak ülke kültürünü aktarmaya devam ediyor. Binlerce dükkanın yer aldığı ünlü çarşıda esnaflar; mücevherat, antika, aydınlatma, kıyafet, yöresel lezzetler, halı, kilim, seramik ve deri gibi pek çok alandan satış yapılıyor.
Rumeli Hisarı
Boğazkesen Hisarı olarak da bilinen Rumeli Hisarı, Fatih Sultan Mehmet döneminde 90 günde inşa ediliyor. İnşasının ardından İstanbul’un Fethi sürecinde Karadeniz’den Bizans’a giden yardımları engellemek amacıyla kullanılıyor. Boğaz’a nazır Rumeli Hisarı, üç kuleye ve tarihi surlara sahip. Rumeli Hisarı günümüzde müze olarak ziyaretçilerini ağırlıyor. Müze içerisinde İstanbul’un Fethi döneminde kullanılan top, gülle ve Haliç zincirine ait parçalar sergileniyor.
Ayasofya Camii
Ayasofya Camii; Bizans döneminde katedral olarak kullanılırken 1453 yılındaki İstanbul’un Fethiyle birlikte camiye dönüştürülüyor. 1935-2020 yılları arasında müze olarak ziyaretler edilebilen yapı, günümüzde tekrar camii halinde ibadete açılmış durumda. Caminin iç dekorasyonunda Osmanlı tuğraları, Hz. İsa ve Hz. Meryem figürleri, mozaikler ve melek figürleri yer alıyor. Ayasofya Camii, İstanbul ziyaretlerinin vazgeçilmez uğrak yerlerinden.
Sultanahmet Camii
İstanbul’da gezilecek yerler listesindeki popüler alanlardan biri Sultanahmet Camii oluyor. Mimar Sinan ve öğrencisi Sedefkar Mehmet Ağa tarafından inşa edilen Sultanahmet Camii içerisinde renkli çiniler yer alıyor. Yabancı turistlerin Blue Mosque olarak adlandırdığı bu camii, 6 minaresiyle Osmanlı’da ilk ve tek olma özelliği taşıyor.
Yerebatan Sarnıcı
Bizans’tan günümüze gelen Yerebatan Sarnıcı, İstanbul’da görülmesi gereken yerler arasında bulunuyor. Bu büyüleyici sarnıcın yapımı 38 yılda tamamlanıyor ve çalışmalar boyunca pek çok kişi hayatını kaybetmiştir. Sarnıç içerisinde Roma döneminden günümüze ulaşam Medusa Başı heykeli yer alıyor. 527 yılından beri ayakta kalmayı başaran Yerebatan Sarnıcı; dönem dönem ulusal ya da uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapıyor.
Gülhane Parkı
İstanbul’da doğa, kültür ve tarihin içiçe olduğu Gülhane Parkı, ziyaretçileri için iyi bir gezi rotası. Parkta yaptığınız yürüyüş boyunca yolun her iki tarafının ağaçlar, çimenler ve çiçeklerle kaplı olduğu göreceksiniz. Bu yol üzerinde sol tarafınızda 2017 yılında açılan Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Prof. Dr. Fuat Sezgin ve Dr. Ursula Sezgin Bilimler Tarihi Kütüphanesi bulunuyor.
Çay-Simit
İlk kaydına 1593 senesine ait Üsküdar Şeriye Sicili’nde rastlanan o zamanki adıyla simid-i halka bugün kullanılan adıyla simit, İstanbul’un simge lezzetleri arasında yer alıyor. Tarihi Yarımada’dan Çengelköy’e kadar şehrin her köşesinde bulunan tezgâh ve fırınlarda satılan simit, günün her saati çay keyfine eşlik ediyor.
Arnavut Ciğeri
Ciğer ve beraberinde yenilen ince kıyılmış, bol sumaklı soğan, İstanbul’un sokaklarına sinmiş lezzetlerinden. Tarihine baktığımızda, 15.Yüzyıl’da Rumeli Savaşları zamanında İstanbul’a göç eden Arnavutlar tarafından şehre getirildiğini görürüz. Çoğunlukla seyyar olarak satılan Arnavut ciğeri geleneği, Osmanlı’dan bu yana giderek azalsa da devam ediyor.
Akide Şekeri
Akide şekerinin geçmişi Osmanlı dönemine, 16. Yüzyıl’a kadar uzanıyor. İlk olarak Kanuni’nin oğullarının sünnet düğününde dağıtıldığı rivayetler arasında. Yeniçerilere törenlerde dağıtılan bu şeker, o dönemlerde padişaha ve imparatorluğa birnevi bağlılığın simgelerinden biri sayılıyormuş.
Kanlıca Yoğurdu
İstanbul denilince akla ilk gelen, dokusunu kaybetmemiş semtlerden biri Kanlıca, Kanlıca denilince de yoğurt olur. Önceki satırlarda bahsi geçen süt gibi yoğurt da İstanbul’un en eski lezzetlerinden. Osmanlı döneminden başlayarak uzun yıllar sokaklarda karşımıza çıkan seyyar yoğurtçular, şehrin kimliğine renk katar. Seyyar yoğurtçuluğu artık yok olsa da Kanlıca’ya gidip yoğurdundan almak ve pudra şekeriyle onu yemek pek keyiflidir.
Yorumlar kapalı.