“Korkmayın, Kısa Sürede Siz De İngilizce Konuşabilirsiniz”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İngilizce öğrenme konusunda farklı ve iddialı görüşler ortaya atan Murat Çiftkaya ile sohbetimize devam ediyoruz.
Murat Hocam şu ana kadar daha çok yabancı dil öğrenirken hangi noktalarda yanlışlıklar yapılıyor, onu konuştuk. Biraz da ne yapmak gerektiğini, sizin İngilizce’yi nasıl öğrettiğinizi konuşalım.
İzninizle birşeyi düzelteyim, ben yaygın bilindiği biçimiyle İngilizce öğretmiyorum. O yüzden kendimi öğretmenden çok danışman, koç, mentör, kolaylaştırıcı gibi sıfatlarla nitelemeyi tercih ediyorum. Hatta, en çok hoşuma giden ünvan “dil ebeveyni!” Çünkü, anadilimizi edinmemize yardım eden annemiz ve babamız bize öğretmenlik yapmadı, bizimle iletişim kurdu. Bu iletişimde dil bir araç olarak kullanıldı. Anadilimizi farkında olmadan öğrendik. Farkına varmadan öğrenmeye edinim deniliyor.
Nasıl bir yöntem izliyorsunuz bunu yaparken?
Yöntemi somut olarak anlatacağım size. Ama önce genel olarak öğrenme özel olarak yabancı dil öğrenmenin ihmal edilen bir boyutunun öneminin altını çizmek istiyorum. Duygular ve ruh hali.
İlginç, ne demek istiyorsunuz?
Siz de çok şahit olmuşsunuzdur, İngilizce öğrenmek dendiğinde birçok insanın beden dili savunmaya geçer, boyunları bükülür ve suçluluk duygusu yaşamaya başlarlar. Yabancı dil çoğunlukla bir travmadır ülkemizde. Stres, kaygı, suçluluk, geç kalmışlık vs. gibi duygular eşlik eder konuya. Oysa, öğrenmek için, hele de yabancı dil gibi özel bir şeyi öğrenmek için kaygı ve endişe gibi olumsuz duyguların uzağında olmak zorundayız. Dahası, özgüven, şevk ve heyecan gibi olumlu duyguların üste çıkması gerekiyor. Bu nokta çok önemli.
Derslerinizde bu olumlu duyguları nasıl ortaya çıkarıyorsunuz peki?
Öğretmenlikten kalan reflekslerimi dizginleyerek! Çalıştığım insanları hatalarını bulmak için dinlemek yerine, iletmeye çalıştıkları mesajları anlamaya çalışarak yani onlarla iletişim kurarak. Karşımdaki insan, onun hatalarıyla değil lietişimin içeriğiyle ilgilendiğimi farkettiğinde rahatlıyor ve hedef dili çok daha rahat kullanmaya başlıyor. Bir başka husus, takdir etmek ve alkışlamak. Karşınızdaki insanın kendini değerli hissetmesine, özgüveninin yükselmesine ve başarmak için şevklenmesine vesile oluyor bu
Benim anlamaya çalıştığım, sonuçta nasıl öğreniyor İngilizce’yi sizinle çalışanlar?
Anadillerini öğrendikleri gibi. Yani, başlangıç düzeyindeki öğrencilerle temel yapı ve kelimeleri öyküleme yöntemiyle, soru-cevap tekniğiyle o kadar çok tekrar ediyoruz ki adım adım bu yapıları ve kelimeleri kullanır hale geliyorlar.
Ders bittiğinde, “Dersten çok sohbet ettik, muhabbet ettik” duygusu yaşıyorlar. Bu da anadilimizi edinme sürecimizdeki doğal akışın başka bir dil için yeniden üretiminden ya da simüle edilmesinden başka bir şey değil aslında.
Sonuçta konuşabiliyorlar ama değil mi?
Elbette, bu yaklaşımın ve yöntemin farkı, konuşmayı ilk plana alması. Ülkemizde yabancı dil eğitimi alanındaki en büyük eksiklik konuşma becerisinin ihmal edilmesi. Bunun nedenlerine daha önce değindik. Ben bu eksiğin giderilmesi için elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Bu yöntemle, İngilizce konuşma becerileri geliştiği gibi, farkında olmadan gramer kurallarını da öğreniyorlar, yeni kelimeleri de. Ben, “Biz İngilizce öğrenemiyoruz” veya “Türkçe konuşanların İngilizce öğrenmesi çok zor” gibi klişe ve haksız iddiaların temelsizliğini göstermek istiyorum.
Bununla birlikte, bir Fransız’ın İngilizce öğrenmesi ile bir Türk’ün İngilizce öğrenmesi aynı değil, değil mi?
Kesinlikle. Çünkü dil aileleri farklı. Anadili Türkçe olan bir insanın Japonca öğrenmesi, ilginçtir, daha kolay. Alfabe farkına rağmen bu böyle, çünkü aynı dil aile grubuna aitler. Ama Çince’yi öğrenmek ve konuşabilir hale gelmek mümkün, ama daha fazla zaman istiyor. Hem alfabe farkından hem de farklı dil grubuna ait olmalarından dolayı.
Kaç ay sürüyor hocam sizin verdiğiniz eğitim?
Sıfır düzeyden kendini basit cümlelerle ifade edebilme düzeyine yani A1’e gelmek 70 saatlik bir programla mümkün. Ama tekrar altını çizeyim, okuduğunu veya dinlediğini anlama değil kastettiğim. Konuşma becerisinin bu düzeye gelmesi. Hem geçmiş olaylar hem de gelecek planları hakkında kendinizi ifade edebildiğiniz A2 düzeyine 70 saat daha çalışarak ulaşabiliyorsunuz. Üçüncü adımda, orta düzey dediğimiz B1 düzeyinde artık profesyonel anlamda iş görüşmelerinde rahatlıkla düşüncelerinizi dile getirebilir ve pazarlık yapabilirsiniz. İş adamlarının ulaşmayı istediği düzey bu sanırım.
Evet, yüzme metaforunu kullanırsak, A2 düzeyinde sosyal hayat denizinde boğulmazsınız, hayatta kalırsınız; ama, B1 düzeyinde kulaç atmaya ve hedefinize ulaşmaya doğru ilerlersiniz.
Profesyonel yüzücü olmak isteyenler?
B2 ve üstü düzeyler. B1 düzeyinden sonra süreç daha kolaylaşıyor. En zoru sıfırdan A1’e ulaşmak ve orada A2’ye ilerlemek.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı hocam?
Farkı görmeleri ve tecrübe etmeleri için derginizin okuyucularına ücretsiz demo ve deneme dersi sunuyorum. Yine derginiz aracılığıyla eğitim almak isteyenlere indirim sağlayacağız www.murathocam.com adresinden iletişim bilgilerini bulabilirler. Sohbet için teşekkür ederim.

“Korkmayın, Kısa Sürede Siz De İngilizce Konuşabilirsiniz”

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

İstif Material Handling ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin

Bize Katılın