Mücbir Sebep ve Sözleşmelerin Değerlendirilmesi – 2

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bununla birlikte, üzerinde durmaya değer diğer bir husus, sözleşmede bir mücbir sebep maddesi olup olmadığı ve söz konusu maddede mücbir sebebin tanımının açık ve kesin olarak yapılıp yapılmadığıdır. Bu noktada da sözleşmede mücbir sebebin sınırlı tutulup tutulmadığı, depremin özel olarak mücbir sebep olarak sayılıp sayılmadığı incelenmelidir. Sözleşmede bu konuda hüküm olmadığı hallerde, Yargıtay, yukarıda bahsettiğimiz mücbir sebep unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini inceleyecek ve objektif olarak ifanın imkansızlaşıp imkansızlaşmadığına göre değerlendirmede bulunacaktır. Bu noktada, borçlunun kusurunun olup olmaması, mücbir sebebin borçlunun kontrol alanının haricinde meydana gelmesi, objektif olarak öngörülemeyecek olması ve her tür önlemin alınmasına rağmen borcun ifasının imkansız hale gelip gelmediği ayrıntılı olarak değerlendirilecektir.

Diğer yandan mücbir neden, kaçınılmazlık ilkesi kapsamında da irdelenmelidir. Mücbir sebep hakkında; mutlak ve kaçınılmaz olarak borcun ihlâline sebep olmalıdır, denilmektedir. Kaçınılmazlık, objektif ve mutlak bir kavramdır. Sözleşmeye bağlılık ilkesine göre, sözleşmenin tarafları dürüstlük kuralı (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 2/1) gereği borçlarını ifa etmek için gerekli her tür çabayı göstermelidir. Mücbir sebepte, mevcut her türlü tedbirin alınmasına ve her türlü imkân ve araca rağmen, mücbir sebebin doğurduğu sonuçlar önlenememektedir (Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 539).

Bu kapsamda kaçınılmazlık ilkesi ile deprem arasındaki ilişki bakımından, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E. 2019/58 K. 2022/40 T. 25.1.2022 Sayılı Kararının hüküm gerekçesinde aynen; “Kaçınılmazlık, borçlunun kişisel ve ekonomik durumu dikkate alınmadığı için mutlaktır. Buna karşılık, mücbir sebep olarak nitelendirilen olay mutlak değildir. Örneğin deprem bölgesinde meydana gelen bir deprem mücbir sebep sayılmayabilir. Buna karşılık, deprem bölgesi olmayan bir yerde gerçekleşen deprem mücbir sebeptir.” denilmiştir (lexpera.com.tr). Bu gerekçeyi göz önünde bulundurarak, “ülkemizin deprem yaratan fay hatları üzerinde bulunuyor olması, depremin mücbir neden olarak nitelendirilmesinin önünde bir engel olabilir mi?” sorusunun da gündeme gelebileceğini söyleyebiliriz.

2. Uyarlama ve Aşırı İfa Güçlüğü Kavramlarının Değerlendirilmesi

Sözleşmeden kaynaklanan borcun ifası tamamen veya kısmen imkansızlaşmıyor fakat edimlerin yerine getirilmesi oldukça güç bir hal alıyorsa, bu noktada deprem bir mücbir sebep oluşturmayacaktır. Böyle bir durumda taraflardan, sözleşmeyi ayakta tutarak değişen koşullara uyarlama yoluna gitmeleri beklenecektir. Uyarlama kavramını tartışırken de ilk olarak bakılması gereken, sözleşmede bir uyarlama kaydı bulunup bulunmadığıdır. Sözleşmede, sözleşmenin hiçbir koşulda uyarlamaya tabi olmayacağı düzenlemesi mevcutsa, kural olarak bu kayıt geçerli kabul edilmekte ise de, bu durumda edim dengesine bakılmalıdır. Bir tarafın edimini yerine getirmesi olağanüstü zor bir hal alıyor ve artık bu kayıt dürüstlük kuralına aykırı bir nitelik taşıyorsa uyarlamanın bu kayda rağmen yapılabileceği düşünülmelidir. Buna karşın, sözleşmede uyarlama yapılabileceği kaydı var ise, tarafların buna dayanarak mutabakata varmaları beklenir. Deprem sebebiyle oluşan yeni koşullara uygun olarak sözleşme bedelinde indirim, ifanın ertelenmesi vb. gibi yollar değerlendirilmeli ve sözleşme mevcut koşullara uyarlanmalıdır.

Sözleşmede uyarlamaya ilişkin bir hüküm yok ise, edimini yerine getirmekte aşırı ifa güçlüğü çeken taraf, uyarlama davası açarak hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkına sahiptir. TBK’nun 138. maddesinde “Aşırı İfa Güçlüğü” başlığı altında düzenlenen bu davanın açılabilmesi için;

Sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan, borçlu tarafından öngörülemeyen ve objektif olarak öngörülmesi beklenemeyen bir durumun ortaya çıkması,

Söz konusu olağanüstü durumun borçludan kaynaklanmamış olması,

Mevcut olan olağanüstü durumun, sözleşmenin yapıldığı sıradaki mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olması,

Borçlu borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması

gerekir. Uyarlama davasının açılma sebebi, işlem temelinin çökmesidir. Bu sebeple, hakim tarafından verilecek karar ile, işlem temeli çöken bu ilişkinin yeni koşullara uygun hale getirilmesi, bozulan dengenin yeniden tesis edilmesi gerekir. TBK’nın 138. maddesi uyarınca sözleşmenin uyarlanması mümkün değil ise uyarlama talep eden tarafın sözleşmeden dönme/sözleşmeyi ileriye etkili olarak feshetme hakkı bakidir.

3. Sonuç

Makale ile öncelikle; genel anlamda mücbir sebep, ifa imkansızlığı ve aşırı ifa güçlüğü kavramlarına yönelik kısa değerlendirme yapılmış olup, bu değerlendirme ile elim Depremin taraflar arasında akdedilen sözleşmelere etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Zira elim olayın üzerinden zaman geçmekle birlikte etkileri peyderpey ortaya çıkacak ve sözleşme ilişkilerinin etkilenmesi de kaçınılmaz olacaktır.

Mücbir Sebep ve Sözleşmelerin Değerlendirilmesi – 2

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

İstif Material Handling ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin

Bize Katılın