Viyana Satım Sözleşmesi (CISG) Çerçevesinde Esaslı İhlalin Gerçekleşmesi İçin Aranan Şartlar

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

1. Genel Olarak
Ulusal sınırları aşan ticaretin gelişmesi ve küreselleşmeye paralel olarak, buna ilişkin hukuk kurallarının ve satım sözleşmesine uygulanacak hukukun yeknesaklaştırılması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu yeknesaklaştırma çalışmalarının en güncel ve somut örneklerinden biri, 1980 yılında Birleşmiş Milletler nezdinde kabul edilen, Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında BM Antlaşmasıdır (“CISG”).
Önemle belirtmek gerekir ki, Konvansiyonun en başat konularından biri; Milletlerarası mal satımına dair bir sözleşmenin kuruluşu, yorumlanışı, ifası ve ifa edilmemesi veya kötü ifa edilmesi halinde tarafların başvurabilecekleri yollar, yani ifa engelleri sistematiği olmuştur. CISG kapsamında sözleşmeden dönme ve ikame mal talebi gibi yaptırımların, ancak sözleşme ihlalinin esaslı olduğu hallerde kullanılabilmesi benimsenmiştir. Yani CISG kapsamında öncelik, sözleşmenin devamına imkan sağlamaktır (ultima ratio). Bu minvalde bu yazımızda; “esaslı ihlal” kavramı CISG m. 25’de açıklanan tanımda yer alan unsurlar çerçevesinde kısaca irdelenecek ve akabinde esaslı ihlal kavramının CISG ifa engelleri sistemindeki yerini belirginleştirilecektir. Bir sonraki sayıda yer alacak yazımızda ise uygulamada esaslı ihlalin farklı somut görünüm şekilleri üzerinde durulacaktır.

2. Esaslı İhlal Kavramı
Esaslı ihlâl kavramı, CISG’in “Mal Satımı” başlıklı üçüncü Kısmının “Genel Hükümler” başlıklı birinci bölümünün ilk maddesi olan 25. maddede şu şekilde düzenlenmiştir:
“Taraflardan birinin sözleşme ihlâli, diğer tarafı, sözleşme uyarınca beklemekte haklı olduğu şeyden önemli ölçüde yoksun bırakacak bir olumsuzluğa sebep oluyorsa, esaslıdır; meğerki, böyle bir sonucu sözleşmeyi ihlâl eden taraf öngörmemiş ve aynı konum ve koşullar içindeki makul bir kişi de öngöremeyecek olsun”
Görüldüğü üzere, esaslı ihlal kriterinin CISG dahilindeki birincil fonksiyonu, ifa engelleri mekanizmasında sözleşme ihlalinden mağdur olan tarafın hangi yaptırımları kullanabileceği yönündeki ön-koşul niteliğindeki belirleyici rolüdür. Diğer yandan, CISG m. 25, esaslı ihlâle ilişkin açık bir tanım getirememiştir. İlgili hüküm, Common Law sisteminden ve kısmen de Fransız hukukundan esinlenerek oluşturulduğundan esaslı ihlâlin tanımı konusunda farklı hukuk sistemleri farklı sonuçlara ulaşmaktadır.

3. Esaslı İhlalin Gerçekleşmesi İçin Aranan Şartlar
CISG m. 25’in yapısı oldukça karmaşıktır. Bu nedenle esaslı ihlâlin oluşup oluşmadığının tespiti için esaslı ihlâl kavramına özelliğini veren şartların ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Bu maddeden yola çıkarak esaslı ihlâlin şartları üçe ayrılmaktadır. Bunlar; sözleşmenin ihlâli, yapılan bu ihlâlin karşı tarafta önemli menfaat kaybına neden olması ve önemli menfaat kaybının sözleşmeyi ihlâl eden tarafça ve aynı konum ve koşullar içindeki makul bir kişi tarafından öngörülebilir olmasıdır.

a. Sözleşmenin İhlali
Sözleşmenin ihlal edilmesinden söz edebilmek için öncelikle CISG’e uygun olarak kurulmuş bir sözleşmenin varlığı ve akabinde sözleşmesinin alıcı veya satıcı tarafından bir şekilde ihlal edilmesi gerekmektedir. Alıcı ve satıcının asli ve talî yükümlülükleri üzerinde anlaşmış olması gerekmektedir. Tarafların yükümlülüklerini sözleşmede kararlaştırdıkları gibi yerine getirmeleri hâlinde sözleşme ifa ile tam ve gereği gibi sona ermiş olacaktır. Ancak tarafların sözleşmede belirtilen yükümlülüklerine aykırı davranmaları durumunda, ifa tam ve gereği gibi gerçekleşmeyecektir.
Sözleşmeden doğan sorumluluğu, kusur sorumluluğu olarak düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, CISG’ten ifanın sözleşmede öngörülen şekilde yapılmaması konusunda ayrılmaktadır. Buna göre, tarafların sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmemesi, Türk hukukunda ifa engelleri başlığı altında tek tek imkânsızlık, temerrüt ve satıcının ayıptan doğan sorumluluğunu da içine alan gereği gibi ifa etmeme olarak düzenlenmiştir. Kıt’a Avrupası ülkelerinde sözleşmenin ifa edilmemesi hâlindeki düzenlemeler böyleyken, CISG bu yönüyle Anglosakson hukuk sisteminden etkilenmiştir. Burada tarafların ihlalden kaynaklanan sorumluluğu belirlenirken ne kusur ne de sözleşmeye aykırılığın türüne dikkat edilmektedir. Yani CISG’te alıcı ve satıcının yükümlülüklerini neden veya hangi yükümlülükleri ihlal ettiklerinin cevabını oluşturan hukuki olgular üzerinde durmak yerine, ihlalin ağırlık derecesine göre hukuki sonuçlara önem verilmiştir.

b. Önemli Ölçüde Gerçekleşmiş Menfaat Kaybı
CISG’in 25’inci maddesine göre, ihlale uğrayan satıcı veya alıcı sözleşmeyi gerçekleştirmedeki menfaatini önemli ölçüde kaybetmişse, bu takdirde sözleşmenin ihlalci tarafından esaslı olarak ihlal edildiği kabul edilmektedir. Esaslı ihlal için öngörülen bu şart, esaslı ihlalin tespitindeki en belirleyici şarttır.CISG’te önemli ölçüde menfaat kaybının neyi ifade ettiği tanımlanmamıştır. Keza UNCITRAL’in 1978 yılında yayımladığı taslakta, her somut olayın kendi koşulları içeresinde değerlendirilmesi gerektiğini, örneğin taraflarca yapılan mal satım sözleşmesinin malî değeri, alıcı veya satıcının yapmış olduğu ihlalin malî olarak sözleşmeye etkisi gibi hususların göz önüne alınarak esaslı ihlalin tespit edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Menfaat kaybı, ölçülebilir zarardan öte ihlale uğrayan sözleşme tarafının ticari itibarında da kayba yol açmış ya da müşteri kaybına sebebiyet vermiş olabilir. Kavram, bu haliyle CISG’in 74’üncü maddesinde geçen “zararlar” kavramından daha geniş bir içeriğe sahiptir. Diğer yandan, menfaat kaybının şimdiki veya geçmiş zamanda olması zorunluluğu bulunmamaktadır, gelecekte gerçekleşebilecek kayıpların da bu kavramın içine dâhil edilmesi mümkündür.
CISG’te “ultima ratio” ilkesinin benimsenmesi nedeniyle, yani taraflarca sözleşmenin son ana kadar ayakta tutulması için gereken her şeyin yapılması kuralı, sözleşmenin ihlali hâlinde ihlale uğrayan tarafın sözleşmeden dönme yerine CISG’te ihlale uğrayan taraf için öngörülmüş seçimlik haklarla tatmin edilip edilemeyeceği de kontrol edilmelidir.

c. Önemli Menfaat Kaybının Öngörülmesi veya Öngörülebilir Nitelikte Olması
Sözleşmeyi ihlal eden tarafa CISG’in 25’inci maddesinde, ihlale uğrayan tarafın sözleşmeden dönmesini engelleyebilecek bir hak tanımıştır. “Öngörülebilirlik” ilkesi olarak geçen bu prensip, CISG’in 74’üncü maddesindeki tazminat sorumluluğunu ihlalci için sadece sınırlandırırken, CISG’in 25’inci maddesinde ihlale uğrayanın esaslı ihlal iddiasında bulunabilmesi için bir şart olarak öngörülmüştür. İhlale uğrayan tarafın esaslı ihlale dayanarak sözleşmeden dönme hakkını kullanabilmesi için ihlalcinin sözleşmeye aykırılık sonucunu öngörmesi veya öngörmesinin beklenilmesi şartı gerçekleşmelidir. O hâlde ihlalci tarafın bu ihlali öngöremediğini veya onun konumunda ve şartlarında olacak başka bir makul üçüncü kişinin de bu ihlali öngöremeyeceğini ispat etmesi durumunda, ihlale uğrayan esaslı ihlal iddiasında bulunamayacak ve CISG’in esaslı ihlal hâlinde ihlale uğrayan tarafa sağladığı seçimlik haklardan yararlanamayacaktır.
Öngörülebilirliğin CISG’in 25’inci maddesi kapsamında esaslı ihlal iddiasını engellemesi için en geç ne zamana kadar bilinmesi veya bilinmesi gerektiği hususu CISG’te açıkça düzenlenmediğinden dolayı tartışmalıdır. Ancak bu konuda sözleşmenin kurulduğu anın belirleyici olduğu hâkim görüş olarak kabul edilmektedir.

Viyana Satım Sözleşmesi (CISG) Çerçevesinde Esaslı İhlalin Gerçekleşmesi İçin Aranan Şartlar

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

İstif Material Handling ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin

Bize Katılın