Geleneksel İngilizce öğrenme yöntemleri birçok kişiyi hayal kırıklığına uğrattı. Ancak şimdi, dil edinimini ana dil doğallığında sağlayan yepyeni bir yaklaşım var: FTS – Fluency Through Stories. Bu yöntemi izleyen Murat Çiftkaya ile FTS’yi, arkasındaki bilimi ve dil öğreniminde devrim yaratacak bu yaklaşımı konuştuk.
Sizi yeni bir dil edinim yöntemi geliştirirken görüyoruz: FTS. Bize FTS’nin temel felsefesinden söz eder misiniz?
FTS, yani Fluency Through Stories (Öyküler Aracılığıyla Akıcılık) yöntemi, dilin ezberlemeden, sezgisel olarak, tıpkı ana dilimiz gibi edinilebileceği anlayışına dayanıyor.
Ders kitabı ya da sabit müfredat yok. Bunun yerine, öğrencilerin ilgisini çeken, keyif veren ilginç öyküler aracılığıyla anlamı önceliyoruz. İngilizce artık bir amaç değil; bir aracı haline geliyor. Bu yöntemle kelimeler ve yapılar bağlam içinde çok daha kalıcı şekilde öğreniliyor.
FTS yöntemi nasıl çalışıyor? Teknik olarak öğrencilerle ne yapıyorsunuz?
FTS’nin merkezinde anlaşılır girdi ve tekrar yer alıyor. Biz bu süreci circling, triangling ve description gibi tekniklerle sağlıyoruz. Öğrenci seviyesi her zaman önceliğimiz. Hızlı ilerlemek yerine, herkesin rahatça anlayabileceği yavaş bir tempoyla ilerliyoruz. Ayrıca, gramer kurallarını yalnızca anlamı desteklemek için anlık ve kısa açıklamalarla sunuyoruz (pop-up grammar). Asıl amacımız, dilin formunu öğretmek değil, anlamlı iletişim kurmak.
Öğrenciler FTS sürecinde kendilerini nasıl hissediyorlar?
Çok rahat ve mutlu. Çünkü FTS’de klasik anlamda ders işlenmiyor. Sohbet ediyoruz, öyküler anlatıyoruz, birlikte karakterler inşa ediyoruz. Öğrenciler ilk dersten itibaren İngilizce’yi küçük küçük konuşmaya başlıyor. Stres, hata yapma korkusu ve gramer baskısı olmadığı için de hızla ilerliyorlar. Bir süre sonra kendi akıcılıklarının farkına varıyorlar — üstelik bunu neredeyse farkında bile olmadan başarıyorlar.
Bu yöntemin bilimsel bir temeli var mı?
Evet. FTS, dünyaca ünlü dil edinim uzmanı Stephen Krashen’in Doğal Yaklaşım teorisine dayanıyor. Krashen’e göre tüm insanlar dili, anlamlı ve anlaşılır mesajları tekrar tekrar duyarak edinir. FTS’de öğretmen, bilgi aktaran biri değil, bir dil ebeveyni gibi davranır: sabırlı, sıcak ve öğrencilerin anlamasına odaklıdır. Öğrencilerin hataları düzeltilmez; çünkü tıpkı ana dilde olduğu gibi zamanla doğru kullanımlar doğal biçimde oturur.
Öğrenciler grameri nasıl öğreniyor peki? Hiç mi gramer çalışması yapmıyorsunuz?
Gramer, FTS’de doğal bir sonuçtur. İlginç, anlamlı ve bol tekrarlı girdiler sayesinde öğrenciler, hangi yapıların doğru olduğunu sezgisel olarak kavrarlar. Tıpkı anadilimizde teknik terimleri bilmeden doğru cümleler kurmamız gibi. Bu sezgisel öğrenme, geleneksel yöntemlerle yapılan ezberden çok daha kalıcıdır.
Sizce İngilizce öğrenemediğini düşünen insanların sorunu ne?
Sorun asla öğrencide değil, yanlış yöntemlerde. Çoğu kişi “Ben dil öğrenemiyorum” dediğinde, aslında hızlı, aceleci ve bireyselleşmemiş bir yöntemle karşı karşıya kaldığı için böyle hissediyor. FTS, öğrenciyi merkeze koyuyor. Anlamadığı bir noktada suçu öğrenciye atmak yerine, tekrar ederek, sabırla onu destekliyor. Sonuçta öğrenciler dil öğrenebileceklerine tekrar inanıyorlar.
Son olarak, FTS yönteminin sunduğu en büyük avantaj nedir?
Özgüven. İngilizce artık bir stres kaynağı olmaktan çıkıyor. Öğrenciler kendilerini ifade edebildiklerini görünce, İngilizce’yi bir ders değil, bir iletişim aracı olarak görmeye başlıyorlar. Ve en önemlisi, dili hayatlarının doğal bir parçası haline getiriyorlar.





Yorumlar kapalı.