FKK Güney Oto A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Tayyip ALTUNCU ile Fkk Wheel’in bugününü, gelecek planlarını ve FKK şirketler grubunun yatırımlarını konuştuk.
FKK nasıl kuruldu? Kısaca tarihçesinden bahsedebilir misiniz?
FKK, 1957 yılında dedem Tayyip ALTUNCU ve kardeşi Ahmet Avni ALTUNCU tarafından kuruluyor. İlk üretimimiz kauçuk ayakkabı. Bu ayakkabılar, Karadeniz bölgesinde yoğun olurdu o zamanlar… 1965 yılında otomotiv yedek parça sektörüne giriş yapılıyor. Daha sonra Türkiye’deki otomotiv sanayiinin gelişmesiyle birlikte kauçuk ayakkabı üretimi bırakılıyor, artık tamamen otomotiv yedek parçaya dönülüyor. 80’li yıllarda da otomotiv ana sanayi üretimine başlıyoruz.
1976-1977 yılında Samsun’da Türkiye’deki en modern kauçuk yedek parça üretim fabrikasını kurduk. 80’den beri de Mercedes, Tofaş, Ford gibi firmalara üretimimiz aralıksız devam ediyor. Yaklaşık 42-43 yıldır otomotiv ana sanayiinde parça üretimi yapıyoruz. Son 20 yılda otomotiv ana sanayiine Vulkollan malzeme üretiyoruz. Bunu da dünyada otomotiv sektörüne uygulayan 3-4 firmadan biriyiz. FKK’nın anlamına gelelim: Faziletimiz Kalite Kontrol. Dedelerimin mantalitesi, hep en iyisini yapmak, en kalitelisini üretmek. Dolayısıyla bizim prensibimiz kalite. Faziletimiz Kalite Kontrol olarak bir marka oluşturuyorlar.
Okurlarımız için kendinizi tanıtır mısınız?
Ben endüstri mühendisiyim. Aynı zamanda da işletme bölümünden mezun oldum. Bunun yanı sıra çocukluğumuzdan beri fiilen üretimin içindeyiz. Yani işin mutfağında yetiştik… Çocukluğumuzun tamamen fabrikada geçmesi, o ortamda yetişmemiz bize üretim sevdası getirdi. Şimdi de bu yolda ilerlemekteyiz.
Forklift ve iş makinesi tekerleri hangi tarihte üretilmeye başladı, süreci detaylandırabilir miyiz?
İlk olarak 1980 yılında Bayer’le “Vulkollan lisans anlaşması” yaparak başladık. Vulkollan hammaddesinin dünyadaki tek üreticisi Bayer firmasıdır. Yaklaşık 60 civarında Vulkollan üreticisi var. Bunlar sadece forklift tekeri değil farklı endüstriyel uygulamalar da yapıyor. Bizim diğer markalardan, diğer üreticilerden ayrıldığımız en önemli nokta lisansa sahip olmamız. Lisans demek, ürünün üzerine Vulkollan markasını vurabilmek, bu yetkiye sahip olmak… Bunu yapabilen firma sayısı Dünyada çok sınırlı sayıda ve biz de onlardan biriyiz. Bizim yaptığımız anlaşma gereği ürünün formülasyonu ve nihai kalitesi kusursuz olmak zorunda. Yani maliyet düşürmek için ürün formülasyonunu bozma, kullanılmaması gereken bir malzeme kullanma gibi durumlar asla söz konusu değil. Mesela Avrupa’da 5-6 firma Vulkollan teker üretimi yapıyor. Ama 1 veya 2 tanesinde Vulkollan ibaresini görebilirsiniz. Diğerlerinde ürünün üzerine Vulkollan yazamazlar.
Çünkü formülasyonda Bayer’in reçetelerinden farklı şekilde üretim yapıyorlar ve o markayı kullanma hakları yok. Bu marka sadece Bayer’e aittir. Bunu da kullanabilen ve ürün üzerine yazabilen birkaç firmadan biriyiz. 2016’da İstanbul Tuzla Birlik OSB’deki tesisimizi kurduk. Buradaki tesisi kurduktan sonra profesyonel olarak teker üretimine başladık.
Yurt içi ve yurt dışında bilmediğimiz yatırımlarınız bulunuyor mu?
Biz Samsun, Çorum ve İstanbul olmak üzere üç şehrimizde üretime devam ediyoruz. Çorum’a yeni yatırım yaptık, hâlâ da yapmaya devam ediyoruz. İşimiz büyüyor ve kapasitemiz artık yeterli gelmiyor. Yurt içindeki çalışmalarımız profesyonel çizgide oturduğu için yurt dışında da bir depo ve lojistik organizasyonu kurup yurt dışında da faaliyete başlayacağız. Burada iki tane bölgemiz var: Avrupa ve Amerika. Bu bölgelerle ilgili altyapı çalışmalarımız devam ediyor. 2023’te bu iki lokasyonda faaliyete geçeceğiz.
İstif makinelerine teker üretiyorsunuz. Hangi makinelere ne tür tekerler üretiminizden geçmekte, detaylandırır mısınız?
İstif makinelerinde biz sadece poliüretan ve Vulkollan üretimi yapıyoruz. Bunlarla ilgili Avrupa markaları ağırlıklı olmak üzere tüm teker çeşitlerini yapıyoruz. Bugün itibarıyla hitap ettiğimiz markaların ihtiyaç duyduğu ürünlerin %95 çeşidi tamamlanmış durumda. Yeni çıkan makinelerin ihtiyaçlarında veya müşterilerimizin yeni taleplerinde, ihtiyaç olan ürünü üretip portföyümüze ekliyoruz. Bir taraftan, müşterilerimizin ürün kalitesinden memnun olmasından dolayı firmamızdan çeşit beklentileri de arttı. Tekerin yanında tekerle birlikte denge mekanizmalarının üretimini yaptık. Onları şu anda geliştirmeye ve çeşitlendirmeye devam ediyoruz. Ayrıca istif makinesinin yanında forklift tarafında da balata üretimine başladık. Yakın zamanda, özellikle 2023 yılı içinde forkliftlerin birçok yedek parçasının da üretimini yapacağız. Bu noktada altını çizerek özellikle söylüyorum, biz ticaret firması değiliz. Sadece ürettiğimiz ürünleri satıyoruz. Yani ürünü ithal edelim, çeşidimize ekleyelim gibi bir organizasyonumuz yok. Onun için de zaten ürün çeşidimiz sınırlı miktarda çıkıyor. Yalnızca ürettiğimiz ürünü satıyoruz.
Türkiye teker piyasasında markanızı nerede görüyorsunuz?
Türkiye teker piyasasında markamızı lider konumda görüyoruz. Bizim rakiplerimiz Avrupa’da…
Avrupa’da bizim sahamızda üretim yapan 6-7 firma var. Bunların içerisinde tahmin ediyorum üçüncü-dördüncü sıradayız. Ama az önce bahsettiğim Avrupa operasyonuyla beraber müşteriye daha hızlı ulaşma imkânı sağlayacağız. Bu da bizi Avrupa ölçeğinde ikinciliğe kadar taşıyacak. Firmamız bugün yaklaşık 70 ülkeye teker ihracatı yapıyor. En çok dikkat ettiğimiz nokta şu: Bir ürün sattığımız müşteri bir daha bizden ürün alıyor mu? Hassasiyetle üzerinde durduğumuz bu nokta, en iyi kalitede ürün üretmemize yol açıyor. Neticede bütün müşterilerimiz ürünün kalitesinden, fiyatından ve servisinden memnun kalıp tekrar aynı ürünü alıyorlar. Teker ihracatına ilk olarak 2018’de başladık ve o günden bu yana portföyümüze her geçen gün yeni bir firma ekleniyor. Bu da bize şunu gösteriyor: Biz Avrupa standartlarıyla aynı veya daha iyi kalitede teker üretiyoruz.
WIN Eurasia Fuarı’nda standınıza biz de konuk olduk. Kurucumuz Sadi Güler’le yaptığımız ziyarette başarılı bir fuar geçirdiğinizi gözlemledik. Sektör temsilcilerinin markanıza ve firmanıza göstermiş olduğu ilgiyi neye borçlu olduğunuzu düşünüyorsunuz?
Biz 2 yıl önce organizasyonda bir değişiklik yaptık Necdet Baykal aramıza katıldı. Ürün kalitemizde de iyileştirmeler yaptık. Bununla tabii müşteri memnuniyeti daha üst seviyeye çıktı. Aslında fuarla birlikte bunu taçlandırmış olduk. Bu fuarı daha önce de bekliyorduk ama pandemiden dolayı anca bu yıl yapılabildi. Dolayısıyla burada marifet sadece iyi ürün üretmek değil, ürettiğiniz ürünü müşteriye kaliteli bir şekilde de ulaştırmak gerekiyor. Hepsi bir bütün halinde…
Müşteri bunu görüyor. İyi hizmet ve hızlı servis tek başına bir şey ifade etmiyor. Biz bu hizmet paketini tamamladığımız için bence müşteri tarafında da daha farklı bir noktaya geçtik. Bunu da özellikle fuarla beraber gördük. Fuardaki müşterilerden aldığımız geri bildirimlere göre iyi bir noktada olduğumuzu gördük ama daha çok işimiz var. Biz her zaman gelişime açığız, her zaman eksiklerimizin peşindeyiz. Hangi konularda eksik olduğumuzu tespit edip çıtayı hep en yukarıda tutmak istiyoruz. Neticede biz rakip olarak Almanya başta olmak üzere Avrupa firmalarını görüyoruz. Onların seviyesine, onların hizmet kalitesine ulaşmak istiyoruz.
Gerek yurt içi gerek yurt dışı fuarlarıyla ilgili düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Yılda kaç fuara katılıyorsunuz? Katılmak istediğiniz başka fuar var mı?
Lojistik ekipmanlarının en büyük fuarı Almanya’da Logimat Fuarı. Buraya her yıl katılıyoruz ve katılmaya da devam edeceğiz. Orada büyük bir stant ile müşterilerimizi ağırlıyoruz. Ayrıca Amerika tarafında da iki fuar var. İki yılda bir düzenlenen bu fuarlara da gidiyoruz. Önümüzdeki yıl Amerika Chicago’daki Promat fuarı var, oraya da katılacağız. O fuarla birlikte Amerika pazarına da giriş yapmış bulunuyoruz. Bizim prensibimiz şudur: Fuarlarda bir sefer katılmak değil, süreklilik sağlamak. Biz iyi bir fuarı seçip, analiz ederiz. Bir fuara katılmadan önce birkaç sefer ziyaret ederiz. Müşteri yapısını, katılımcıları analiz edip ona göre hazırlık yapıp stant, ürün, ekip buna göre belirlenir. Önümüzdeki yıllarda katılacağımız Logimat olmazsa olmazımız. Artık Ame-rika’da da Promat ve Modex bizim sürekli katılacağımız fuarlar. Yurtiçindeki WIN Eurasia Fuarı bunlardan biri oldu artık.
Okurlarımız için son sözünüz nedir?
Forklift sektörü, bizim yatırım yaptığımız ve yapmaya da devam edeceğimiz bir sektör. Bu tarafın gelişimi, Türkiye’nin potansiyelinin dünyaya tanıtılmasına da bir örnek olmalı. Bunun için buradaki faaliyetlerimizi arttırarak devam ettireceğiz…
Yorumlar kapalı.