Emes, Ortaklık Yapısıyla Büyüyen Marka

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Birçok farklı kulvarda teker üretimi yapan EMES A.Ş. İstif Sektörüne yapmış olduğu yeni yatırımlarla dikkat çekiyor.
Yeni yatırımları ve sektördeki gelişmeleri EMES A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Turgut AL ile konuştuk.

Ülkemizin teker üretiminde önemli firmalarından EMES A.Ş. ’de, Yönetim Kurulu Başkanı Turgut AL ile birlikteyiz.

EMES A.Ş. kaç yılında, kimler tarafından, ne amaçla kuruldu?

Uzun bir hikâye… Kuruluşu 1998, 25 yılı tamamladık. Asli işimiz kauçuktu, kauçuk sektöründeydik. Sonra teyzemin oğlu ile üretim yapmaya karar verdik. Ne yapacağımızı düşünürken, onun önerisiyle bu işe girmiş olduk.

Öncesinde farklı sektörlerde miydiniz?

Yine otomotiv, makine sektöründeydik. Yağ keçesi üretiyorduk, kauçuk sızdırmazlık elemanları, Baba mesleği , yağ keçesi üretimi halen devam ediyor. Oradan devam ederken yine üretim odaklı tekerlek işine girdik. O günden bugüne devam ediyoruz. Her geçen gün gelişerek büyüyoruz . 1998 yılında ilk adımı atmıştık. 1997’de niyetlendik, düşündük, konuştuk, tartıştık, araştırdık. 1998 yılının mart ayına girdiğimizde resmi olarak kuruluşumuzu gerçekleştirdik.

Fabrika kaç yılında açılmış oldu?

Kuruluşumuzu söylemiştim 1998, şu anki fabrikayı kast ediyorsanız 2011’de inşaatına başladık. 2011’in Aralık ayında buraya geçtik. Fabrikayı 1 yıl içinde bitirdik. Biraz hızlı bitti. 11 senedir de buradayız. Yaklaşık olarak burası 9300 m2 kapalı bir alan, , ofisler de dâhil olmak üzere, Makine ekipmanları için de fabrikanın yakınında 700 M2 depomuzla birlikte 10.000 m2 de faaliyet gösteriyoruz. Geçekten belki de kitap olacak bir hikâye. Çünkü başlangıcı bile çok ilginç bir şekilde oldu.

Birikmiş paranız var, bir iş yapıyorsunuz, onu arttırıyorsunuz, çoğaltıyorsunuz. Sonra çok ortaklıya dönüyorsunuz. Buranın yapısı özellikle bu zaten, biz iş kurup bunları arkadaşlar ile paylaşırken insanların bize güvenmesi işin boyutunu tamamen değiştirdi. Babamızın bize bırakmış olduğu asıl mirasın insanların güvenini kazanmak olduğunu o zaman daha iyi anlamış olduk, 2 ortak ile niyetlendiğimiz bir üretim hayalini 22 ortak ile kurmuş olduk. İşin en güzel tarafı buydu. Ortaklarımızın hepsinin kendi işleri var. Hiç birinin geçinmek için EMES’e, buradan gelecek gelire ihtiyacı yok. Öncelik daima EMES’in büyümesi oldu. 25 sene içerisinde geldiğimiz noktaya baktığımız zaman bizim rakiplerimiz, hele ki dünyadaki rakiplerimiz 60 sene, 100 seneyi geçen firmalar. Türkiye’deki rakiplerimiz, meslektaşlarımız bile 60-70 senedir bu işin içindeler. Biz çok hızlı büyüdük, çok hızlı geliştik. Gerçekten işimizi de iyi yapıyoruz. Piyasa zaten kaliteye bakar. Derginiz de öyle değil mi? İtibar görüyor, ilgi görüyor, reklam veriliyor. Bu, emeğin karşılığıdır aslında. Biz de geldiğimiz noktada gerçekten güzel yerlerdeyiz. Tabii ki bu, hedefin bittiği anlamına gelmiyor. Süreç devam ediyor, sürekli devam ediyor.

Size dönsek, Turgut Beyi biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?

Turgut AL, 1962 doğumlu. Yüksek okul eğitimim yok, liseye kadar okudum. Lise terk. Ticaret lisesinde 1 sene okudum. Tek avantajım on parmak daktiloyu öğrenmek oldu. Babamızın yanında yetiştik. Direkt sanayinin içindeydik, üretimde sahadaydık. İşimiz hep üretmek oldu. Öyle gördük, öyle devam ediyoruz. Halen de üretiyoruz. SUPTEX, EMES dışında başka üretimimiz de var. Yine ortak olarak üretiyoruz. 6-7 ortak ile makine ekipmanları üreten bir firma kurduk. Bundan sonra yine bir iş olursa ortak olmadan iş yapmam.

Enteresan. Ortalıklı yapıya genelde bizim toplumumuzda mesafeli bakılır.

Evet, maalesef “Az olsun, benim olsun.”, “Az pişmiş aşım, ağrısız başım.” Diye deyim ler ve atasözlerimiz mevcut derler. Bence bunlar bilinçli olarak yayınlanıp hayatımıza sokulmuştur.

Biz de, Peygamber efendimizin, “İki ortağın üçüncüsü ALLAH tır” hadisi şerifini biliyor ve inanıyoruz, ona göre de hareket ediyoruz.

Ben yalnız başıma iş yapmam. Tabii ki bu herkes ile ortaklık yapacağımız anlamına gelmiyor. Huyunu suyunu bildiğin, insana güvenen, senin sana güvenen kişiler olması çok önemli.

Çünkü her işin başında siz olmayacaksınız. Mesela son kurduğumuz işte ne icraatta ne de yönetiminde ben yokum. Sadece ortak olarak bulunuyorum. Dolayısı ile o birlikteliği oluşturmak, birlik olmak güzel bir şey. Hem sermaye gücünü birleştiriyorsunuz hem de oluşabilecek risklere karşı dayanma gücünü artırmış oluyorsunuz. Her şeyi düzgün yaptığınız zaman, her şeyin ismini baştan koyduğunuz zaman, şirketin anayasasını baştan yazdığınız zaman, yarın şirketten ayrılmak isteyenin nasıl ayrılacağını daha şirket kurulurken yazdığınız zaman her şey düzgün gidiyor. Dolayısıyla sıkıntı olma ihtimali çok zor. Çünkü sonuçlarını biliyorsunuz, gideceği yeri yapacağınız şeyin sonuçlarını biliyorsunuz, ona göre davranıyorsunuz. Benim olsun, ben yöneteyim derdinde hiçbir zaman olmadık. Yönetim kurulumuz var. Her ay toplanırız, istişare ederiz, fikirlerini alırız. Hepsi de sektörde zaten. Yaş skalamız da birbirine çok yakın. Ben sadece icra kısmındayım. Kartvizitimde de genel müdür yazıyor. Turgut Al’ı bu şekilde tanımlayabilirim yani. Turgut Al’ın tek başına bir özelliği yok. Boşuna dememişler birlikten güç doğar diye.

Tam da bu noktada firma yapılanmanızdaki göreviniz üzerine biraz konuşabilir miyiz?

Yönetim kurulu başkanlığı var. Bizim ortaklık yapımız şöyle: Trabzon’da da ortağımız var, İzmir, Adana’da da ortağımız var. Sektörün içerisinde. Hepsinin kendi işleri var. Üretim İstanbul’da olacağı için, fikir de bizden çıktığı ve imalatı iyi bildiğimizden dolayı işin başında olmak bize kaldı. Tabii biz aynı zamanda icrayı da yapıyoruz. Bir nevi genel müdürlük, bir nevi pazarlama yöneticiliğine kadar, başlangıcından bugüne kadar her şeyi yönetmeye çalıştık. Böylelikle bu günlere geldik Hamdolsun, güzel bir ekip kurduk. Ekibimizi baştan aşağı yeniledik. Bütün bölümlere işlerinde uzman deneyimli yöneticiler atadık. Şimdi kendimizi biraz daha geri plana, karar verme konumuna çekmeye başladık. Ama bizim alışkanlıklarımız bitmez. Sahada olup, her şeye dokunacaksınız, gidip bayide oturacaksınız, sohbet edeceksiniz. Fuara gideceksiniz. Fuara standı kurmaya bile giderim yani. Standı baştan aşağı kurduk, söktük. Saatlerce fuarlarda bir ustanın gelip bir ampulü bile düzeltmesini bekledik. Bunların hepsini bilfiil yaptım, o dönemlerin hepsini yaşadım. Güzel günlerdi hepsi. İşin içerisinde olduğunuz zaman, her şeye dokunduğunuz zaman işinize hâkim olabiliyorsunuz. Sonuçta başarı böyle geliyor.

Türkiye istif ve makinaları iş grubuna teker üretmek fikri nasıl oluştu, sizi bu alana yatırım yapmaya sevk eden sebepler nelerdir?

Bizim aslında işimiz endüstriyel teker üretmek. Tekerin her cinsini üretmeye başladık. Ufak gruplardan başladık. Beş ton, altı ton, yedi ton yük taşıyabilecek teker üretmeye başladık. Tabii ki her sektörden talep oluyor. Sektör sektör farklılıklar olsa bile mutlaka gelişmelere ayak uydurmanız gerekiyor. Medikal sektörü olsun, mobilya sektörü olsun, endüstriyel sektör olsun farklı farklı sektörler gelebiliyor. Bunda hızlı hareket edip, üretimleri sağlayabildiğiniz takdirde başarılı olabiliyorsunuz. Futbolda 3. Lig, 2. Lig, 1. Lig ve Süper Lig var. Bunun gibi bir şey aslında yaptığımız. Belli bir şey üretiyorsunuz, belli bir yerdesiniz, belli bir ligdesiniz. 5 tonluk ürün ürettiğiniz zaman süper lige çıkmış oluyorsunuz. Bu zaten teker üretimi olduğu için birbirine çok yakın şeyler. Sadece içerisindeki kasnaklar, kalite farklılıkları, daha hassas ölçülendirmeler. Bizim endüstriyel tekerlerde bir milim şaşmalar çok önemli olmayabiliyor. Tabii ki istif makinası tekerlerinde böyle bir şansınız yok. Her şey çok hassas, her şey çok mukavim. Ve her şeyin standardı olan bir yapı. Bunların da farkına vardık. Ve Türkiye’de gerçekten bu konuda bir açık olduğunu görmüştük. Böyle bir talep aslında bize piyasadan geldi. “Bunu yapıyorsunuz, bunu niye yapmıyorsunuz” diye. Hatta o dönemlerde bizim normal tekerleri ürettiğimiz hammaddeden kaplatma yaptırdılar bize.

Epey araştırdıktan sonra Türkiye’de gerçekten bu konuda açık olduğunu gördük. İstif makinalarının Türkiye’ye gelmesi, Türkiye’de yavaş yavaş üretilmeye başlaması gibi süreçler henüz yaşanmamıştı. Bizim başladığımız zaman 2018’di. 2019’da makine yatırımlarını yaptık. Derken pandemi araya girdi. İki sene boyunca hiç pazarlamaya çıkamadık. Bu işte yeniyseniz pazarlamaya çıkmak tanıtım yapmak zorundasınız. Kendinizi anlatıp, numune götürmeniz lazım. O iki sene boyunca hiçbir şey yapamadık. 2021’in sonuna doğru tekrar gündeme aldık, tekrar başlattık.

Yeni modeller çıkıyor. Model çeşidi de çok fazla. 100 tane ayrı teker ölçüsü düşünüyorsunuz, 100 tane ayrı modeliniz var. 100 tane ayrı kalıbınız var. Bunun döküm kalıpları ayrı. Poliüretan kalıpları ayrı. Bir sürü şeyleri var ve hepsini de test edeceksiniz. Standarda uydurmak zorundasınız.

Şu an piyasaya çıkmadık ve şu an piyasaya ürün bile satmıyoruz. Çünkü biz daha 100/100 istediğimiz seviyelere gelmedik. Hem çeşit açısından hem istediğimiz kalite açısından. Buna rağmen Tanıtımlarına devam ediyoruz.

Türkiye istif ve iş makinaları sektörünü genel olarak nasıl değerlendiriyor ve 2023’ten neler bekliyorsunuz?

Bu sektör şu an belki iyi bir yere geldi ama daha çok gelişecek bir sektör. Bu sektördeki ürünlerin %80-%90’ı ithaldir şu an. Hem makinenin kendisi ithal hem parçalarının gelişi ithal. Sonuçta büyük bir pazar. Buna şöyle bir örnek verebilirim: Teker ile ilgili bir fuara gittiğimi hatırlıyorum. 2001 Almanya’da HANNOVER Fuarı’ydı. 1998’de kurulmuştuk. Üç yıl geçmeden İlk fuara katıldık, şehirde dolaşıyoruz. Türkiye’nin bütün sanayilerini biliyorum çok dolaşmışlığım var.

Almanya’da sokakta dolaşırken, sokağa koydukları üçgen reklam panoları, el ile açılır kapanır, yani hafif ve taşınabilir şeyler. Onların altında tekerleri gördüm. Gördükten sonra Türkiye’deki durumu düşündüm. Türkiye’de halen bir şeyleri taşımak için iki, üç kişiyi çağırırsınız, “uçundan tutun” dersiniz ama yurt dışında öyle değil. Şimdi tabii iş sağlığı ve güvenliği çıktı. O zamanki tespitim gerçekten doğruydu. Zaten sonuçlarını da gördük. Her geçen gün farklı sektörlerden, farklı yerlerde teker ihtiyaçları oluşmaya başladı. Türkiye’deki son 10 sene belki 20 sene Türkiye’nin sanayideki gelişimi gözle görülür bir şekilde arttı. Artık insan gücüne dayalı değil de makine gücüne dayalı ve çok hızlı iş yapabilen sistemler olduğundan dolayı. Bu sektör daha çok yol kat edeceğimiz, çok gelişecek bir alan.

İnşallah birçok alanda üretim aşaması da yabancı ülkelerden Türkiye’ye kayar. Nasıl TOGG’u, İHA, SİHA, UYDUMUZ, ATAK-GÖKBEY HELİKOPTERİMİZ, bunların motorları ve bunun gibi yüzlerce farklı ve bir o kadar özel ürünleri yapmaya başladık, bunların sayısını çoğaltırız.

Dünyada Türkiye teker üreticilerinin durumundan bahseder misiniz?

Türkiye’de teker üretimi iyi bir noktada. Ama maalesef halen taklitçilikle devam ediyoruz. Avrupa yine bu işin en başında. Başta Almanya, sonra İtalya geliyor. Bizim de bazı noktaları aşmamız gerekiyor. Bilgiye ulaşabilme imkânı artık çok geniş. Önceden bir yurt dışına çıkmak bile çok ekstrem bir durumdu. Şimdi sabah gidip akşam dönebiliyorsunuz. Birbirimiz ile rekabet etmekten dışarıdaki gelişmeleri görmeye vaktimiz kalmıyor. Rakip mantığını bir kenara koymamız lazım. Tabii ki tatlı bir rekabet mutlaka olacak işin içinde ama büyük bir dünya var dünya nüfusu 8 milyar, TÜRKİYE 80 milyon ve biz işin halen %1’lik kısmında savaşıyoruz. O kadar büyük alanlar var ki, bizim hedefimiz oralar olmalı.

Hedefimiz dünya olursa çok daha güzel şeyler olacağına inanıyorum. Eğer böyle olmazsa belli bir yere kadar geliriz, hep birilerini takip eder ve dururuz. Bu konulardaki sektörlerde gelişebilmemiz için şu an mühendislik, AR-GE, ÜR-GE laboratuvar kısmımızı yeniden yapılandırıyoruz.

Yaklaşık 5-6 aylık bir dönem olacak, mevcut ekibimizi güçlendireceğiz, makine parkını oluşturacağız. Tasarımcısına, metoduna kadar yeni ve güçlü bir ekip ile yolumuza devam edeceğiz, çünkü her şeyde olduğu gibi kendinizi geliştirmez, gelişmelerden haberdar olmazsanız geri kalırsınız, biz bizden sonra EMES in bayrağını devralacaklara, içinde bulunduğumuz yarışmada rakipleri ile boy ölçüşebilecek bir güce sahip işletme bırakmak istiyoruz.

2023’te kamuoyu ile paylaşmak istediğiniz yeni ürün veya modeliniz var mı?

Paylaşacağımız bir şey yok. Çok kapsamlı teker üretimi yapıyoruz. Biz işin başındayız, eksiklerimizi de tamamlayacağız. Dediğim gibi, biz üretim yapıyoruz, piyasaya henüz çıkmadık. Serileri tamamlamaya çalışıyoruz. 100 kalemin 10 kalemini yapıp da piyasaya çıktığınız zaman çok hoş olmuyor. Tek kimlik ile çıkmak zorundasınız, hata yapmamak adına biraz daha sağlam ve yavaş adımlarla gidiyoruz. Çok acele etmiyoruz. Sürekli yeni modeller çıkıyor, bitirdiğimizde sağlam bir şekilde piyasaya çıkacağız. Piyasaya çok dağılmadan konusunda uzman firmalarla çalışmayı hedefliyoruz görüşmelerimizi de bu doğrultuda devam ettiriyoruz, dememe üretimleri yapıp kendi laboratuvarımızda testleri yaparken bu firmalara da denenmek üzere ücretsiz numuneler vererek sahada testlerin yapılmasını sağlıyoruz, yeter ki denensin, bize sonuçlar gelsin. Henüz olumsuz bir tepki ile karşılaşmadık ama %100 emin olmadan piyasaya çıkmak istemiyoruz.

EMES’in çizgisi bu şekildedir. Piyasada EMES dendiği zaman akla ilk kalite geliyor çünkü. Diğer firmalara göre söylüyorum, “fiyat biraz pahalı ama kaliteli” diye geçiyor. Bunu hiç değiştirmek istemiyoruz. Fiyat konusu tabii ki ayrı bir konu, maliyetleri düşürmek için elimizden geleni yapıyoruz ama kalitemizden ödün vermeden bunu yapıyoruz. E tabii her şeyin bir bedeli var.

Forklift tekerlerinde kaç tona kadar üretiminiz var?

Şu ana kadar en yüksek 4 tonda test yaptık, bu test istif makinesinin 4 ton kaldıracağı anlamına gelmiyor tabii ki. Yük tekerleri önde, yan taraftaki denge tekerlerini de hesap ederseniz yaklaşık onların bölünmesi ile beraber doğru bir noktaya gidiyor. En büyük tekerimiz yaklaşık olarak 40 cm’lik. Modellerini de yaptık. Modellerini yaptıktan sonra deneme üretimini gerçekleştirdik. Ürünün testleri halen devam ediyor.

Fuarlar için ne düşünüyorsunuz? 2023 fuar planlamanız var mı? Varsa hangi fuarlar?

Fuarlara hiç doymadık ki zaten. İşin güzel tarafı ürün olmadan bile fuarlara gidiyoruz. Bizim fuarlarımız sektör sektör değişiyor. Medikal fuarına da gidiyoruz, lojistik fuarına da gidiyoruz, endüstri fuarına da gidiyoruz.

Türkiye’de her sene katıldığımız WIN EURASIA Fuarı var. Almanya/Stuttgart’ta LogiMAT var. Logistic alanında dünyadaki en büyük fuarımız LogiMAT zaten. Amerika/Şikago’daki fuara da katılacağız bu sene. Sürekli olarak dünyadaki fuarlara da katıldık. Hatta bu sene İspanya’daki bayimiz ile birlikte iki fuara katıldık. Bunlardan bir tanesi lojistik fuarıydı. Sırf istif makinesi grubu ile katıldık.

Yurt dışındaki fuarlar ile Türkiye’deki fuarlar arasında farklılıklar var mı?

Organizasyonlarda Türkiye her anlamda aştı kendini. TÜYAP veya CNR’da düzenlenen fuarlar, uluslararası fuar statüsüne geldiler. Aynı zamanda organizasyonu yapan firmalar olsun, stantları yapan firmalar olsun bakışları ve anlayışları çok değişti, gelişti. 1998’de kurulduk. 2021’de fuarlara katılmaya başladık. Hannover ile başladık. O günden bugüne, fuarcılığı biliyorum. Gerçekten çok güzel fuarlarımız, çok güzel stantlarımız var.

Tanıtım çok önemli. İyi tanıtım yaptığınız sürece, iyi reklam olursa iyi gelişmeler olur. Çok kötü fuarları bilirim, Türkiye fuarcılık konusunda güzel gidiyor. Yurt dışından ziyaretçi ne kadar çok gelirse bir nevi o kadar da başarılı oluyor.

Üretim kapasiteniz hakkında bilgi verebilir misiniz? Kaç personeliniz var? Ne kadar üretim yapıyorsunuz?

Şu an 160 kişi ile çalışıyoruz. Kapasite olarak en son verilerde biraz kapasite düşüklüğü var. %60’lardayız. Hedefimiz %85. %100 zaten çok mümkün görünmez, hiçbir zaman.

Orta Afrika’da yeni yeriniz hayırlı olsun. Biraz da bundan bahsedelim istiyorum. Hangi ülkelerde EMES’in bayrağı dalgalanıyor?

Yeni lokasyon ile beraber 68 ülke. Şuna açıklık getireyim: 68 ülkede bayimiz yok, ürünümüzü satmaya başladık. 68 ülkeye girdi. Bunun içerisinde senede bir sefer sattığımız var. Senede iki sefer, üç sefer sattığımız var. Bayilik verdiğimiz yerler de var. Pandemi dönemine kadar olan kısmı söylüyorum; özellikle her ay iki tane ülkeyi ziyaret ediyorduk, fuarlar hariç. Mutlaka hedef ülkeler seçiyorduk ve buralara satışımızı gerçekleştirdik. Devletin desteğini unutmamak lazım. Bu kadar ülkeyi dolaşıyoruz, ciddi paralar harcanıyor. Burada devlet destekleri güzel oluyor. %50-%70’e çıkan devlet teşvikleri oluyor. Bizler de faydalandık. İhracat yapmamız için teşvik veriliyor, biz de yapıyoruz. İhracatımız her geçen gün artıyor. Önümüzdeki yıllarda inşallah çok daha artacak ki istif makinası grubunda seri üretime başlayıp pazara girdiğimiz zaman inanıyorum ki bu satışlar katlanarak gidecek. Katma değeri yüksek, bedeli ağır, yüksek kaliteli bir ürün ve herkesin pazara girebileceği bir alan değil. Ben poliüretan üretiyorum diyen kişi bunu çok rahatlıkla üretemez, hassas bir ürün.

Ürettiğiniz ürünler pazarın ne kadarlık kısmını karşılıyor?

İstif makinalarının başındayız. Avrupa’daki üretici firmaları baz aldığımız zaman, (tanınmış firmalardan bahsediyorum) Linde, Still, Jungheinrich gibi firmaları düşündüğümüz zaman, model olarak aşağı yukarı hepsini yaptık. Yaptık ama satışa başlamadık biz. Şu an piyasaya çıkmadık. Reklamını, tanıtımını yapıyoruz. Bir de AR-GE’sini yapıyoruz burada. Aslında baktığımız zaman yatırımını yapıyoruz.

Sizin eklemek istediğiniz bir konu var mı?

Buranın yapısı ile alakalı olarak vurguladığım şey: birliktelik. Ülke olarak da birlikte olmamız lazım, bireysel olarak da birlikte olmamız lazım. Bunları yaptığımız zaman, güç birliği ile beraber çok büyük şeyler yapıyorsunuz. Çok hızlı büyüyebiliyorsunuz, amacınıza çok hızlı bir şekilde ulaşabiliyorsunuz. Yoksa öbür türlü birileri mutlaka size çelme takıyor. Bir tek bu sektörde değil, herhangi bir sektörde bile bakıyorsunuz, maliyetin altında ürün satılıyor. Amaç ne? Mutlaka mal satmak ama bir şeye rağmen mal satmak olmamalı, siz de zarar görüyorsunuz orada. Kendinizin de gelişmesini engelliyorsunuz. Biz 1998’de işe başladığımız zaman o dönemlerde Türkiye’nin ilk teker üreticisi olan firma kapandı, ikinci üretici de kapandı. İzmir’de önemli bir firma vardı ama artık o da yok. Güzel bir sermaye birlikteliğini bir araya getirdik. Meslektaşlarımız ile beraber bu işi iyi götürmemiz lazım. Hedefimizin neresi olduğunu çok iyi anlamamız lazım. Tabii ki tatlı rekabet olsun. Olmak zorunda yani. Kardeşler arasında bile ufak tefek rekabet oluyor ama tatlı tatlı olacak, insanı kırmadan. Eğer bu şekilde yaşayabilirsek gerçekten Türkiye çok kazanır. Türkiye’nin önü açık. Bu kadar büyük bir pazarın içerisinde kafamızı kuma gömmüşüz, birbirimiz ile çekişmekten asıl dünyadaki gelişmeleri göremiyoruz. İnsanların birbirleriyle olan diyalogları, birbirleriyle olan yardımlaşmaları, bilgi birikimleri, bilgilerin aktarılması.

Benim kapım herkese açık, rakibim de gelse gezdiririm fabrikayı. Ki gezdiriyorum da, halen tanıdığım imalatçılar var. Halen görüştüğüm kişiler var. Zaten dünyada gizli diye bir şey kalmadı artık. Yeter ki doğru kişiyi bulun, yeter ki sermayeniz olsun. Bedelini ödediğiniz ve doğru insanı seçtiğiniz sürece o insanlara, o bilgiye mutlaka ulaşırsınız. Dolayısıyla birbirimiz ile çekişmeyi bırakmamız lazım. Bunu bıraktığımız sürece önümüzü durduracak hiçbir şey olmayacaktır.

Biz tabii imalatçılar arasında rekabetten bahsettik ama bir de gerçekten, tüketici son kullanıcı olarak yerli malı meselesine, milliyetçilik kısmına biraz daha önem vermemiz lazım. Yeni piyasaya çıkan veya piyasada olan yerli üretimleri kötülediğimiz zaman avrupalı yapmışsa kalitelidir, biraz pahalı olması normaldir veya yerli üretimse ithal ürünlerden daha ucuz olmalı dediğiniz zaman olay bitmiştir. Teşvik edici ve destekleyici olmamız lazım. Bu ürün bir çıksın, kullanalım, alalım, görelim. Bunun için bir fırsat verelim. Kaliteye önem vermemiz lazım. Kaliteli ürün yapmazsak bizden almazlar, bu sektöre giremeyiz. Kalitemiz nasıl, diye sormamıza gerek yok. “Ben bu konuda iyi olmak zorundayım” diyorum. Üreticilerimize mutlaka fırsat vermeliyiz, denemeliyiz.

Emes, Ortaklık Yapısıyla Büyüyen Marka

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

İstif Material Handling ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin

Bize Katılın